Ad:
Konum: izmit, Türkiye

İletişim: mutfakguncesi@gmail.com

Pazar, Mart 12, 2006

YIL 2006...


(Fotoğraf: uncrate.com)

Yıl 2006... Tarih atarken hala garip geliyor 2000'li yıllar. Benim çocukluğumda buna benzer tarihler uzay filmleri başlarken ekranda görünür ve filmin gelecekte geçtiğini belirtirdi. Uzay gemilerinde geçen o filmlerde insanlar kapılara yaklaşınca kapı kendiliğinden açılır ve ben böyle birşeyin olamayacağını, film hilesi olduğunu düşünürdüm. (Şimdi mahalle marketinin kapısı bile yaklaşınca açılıyor)

İlkokula başladığım yıllarda başka şehirde oturan yakınlarımızı aramak için, numarayı postaneye bildirip, bağlanmasını beklerdik. Üniversiteyken, çağrı cihazı denen aleti ilk gördüğümde hayretler içinde kalmıştım. Çocuklarım 2 yaşından beri bilgisayarın başındalar, bense bilgisayarı ilk kez lisedeyken görmüştüm, oda sadece paket program kullanabilen bir bilgisayardı ve okulumuzun öğrenci işlerinden sorumlu olan memurun dışında herhangi biri dokunamazdı.

Son 15-20 yılda herşey nasılda hızlı değişti. Biz beş taş, isim-şehir, saklambaç oynar, ayakkabılarımız yırtılana kadar ip atlardık. Şimdi çocuklarımın bir çekmece dolusu oyun ve çizgi film CD si var ve ayakkabıları daha eskimeden küçülüyor.

Dünya mı çok hızlı dönüyor, biz mi yaşlanıyoruz?

5 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Cok haklısınız. Bu konuda bende size hem fikirim. Merak ettim. bende Gölcük (Halıdere)oturdum siz acaba nerde oturuyorsunuz cok özel olacak ama. Sevinc.

3/13/2006 10:20:00 ÖÖ  
Anonymous Adsız dedi ki...

Gerçekten zaman çok hızlı geçiyor . Zaman sanki su misali akıp geçiyor.
Geriye dönüp baktığımızda boşa geçirmişim ömür bitiş mi diyoruz.
ömür semayesini iyi kullanmayı nasip eylesin

3/13/2006 11:17:00 ÖÖ  
Anonymous Adsız dedi ki...

Merhaba Şaziye HAnım.. Değindiğiniz konu çok güzel ve çok güzel anlatmışsınız..
Bana "müsaitseniz annemler size gelecek" isimli bir kitabı hatırlattı. =)
GErçekten de çok kısa bir zaman dilim iiçerisinde herşey öylesine hızla değişti ki.. çocukların çekmecelerinde dediğiniz gibi cd ler, çizgi filmler, raflarında bin türlü oyuncaklar ama sanırım bizlerin çocukluklarındaki kadar mutlu olamıyorlar. çok çabuk sıkılıyor zamanın çocukları ve alınan bir şey onları en en fazla bir hafta kadar meşgul ( o kadar bile sürmeyebiliyor) ediyor. Sanırım bizlerde kanaat, yetinme duygusu daha çok vardı. Bizim çocukluğumuzdaki ortam da daha temiz, kanaatli, samimi, daha saygın, daha güvenilirdi. Çocuklarımızın bulundukları ortam yani şu günümüz ise maalesef, iyi niyetten, güvenden, temizlikten, samimiyetten,yetinme duygsundan, saflıktan o kadar müthiş bir hızla uzaklaşıyor ki.. Kendi içimize bile bizleri değiştirirken, çocuklarımızı etkilememesi mümkün değil. Bizim birşeyler yaparak, bu hızlı gelişmenin pozitiflerini, yapıcı olanlarını almamız gerekli diye düşünüyorum. Çocuklarımız, bizim çocukluğumuzdaki saf değerlere yabancı kalmamalılar. Çocuklarımızı daha doğru yönlendirebilmenin yolu, içimizdeki çocuğu yardıma çağırmak olabilir belki.. ;)
sevgilerle... zeynepmeltem (www.hanimlar.com - editor)

3/13/2006 11:26:00 ÖÖ  
Blogger DAMLA dedi ki...

Sevgili Şaziye, ne kadar haklısın herşey nasıl da çabuk gelişti.Aslında çok uzun bir zaman dilimi de değil bizim konuştuğumuz. Cep telefonu mesela, 10 yıl önce ilk telefonum cepte taşınamayacak kadar ağır olanlardandı ve de öyle kolay kolay alınamıyordu. Biz de çocuk doğdu, ben de çalışıyorum, bişey olursa bana hemen ulaşılabilsin diye almıştık. Bi de şimdikilere bak!!..
5 sene önce dedesinin daktilosunu oğluma anlatırken epey zorlanmış ve bilgisayarın ekransız klavyesi gibi demiştim de çocuk anlamıştı!!...
Hey gidi günler heyyyy...
Çok uzun oldu ama bişey daha yazmak istedim; ben en çok neye üzülüyorum biliyormusun , çocuklarımızı bizim yaptığımız gibi rahatça sokakta oynatamıyoruz. Ben geceleri bile saklambaç oynamak için dışarı çıkabilirdim. Şimdi düşünüyorum da mümkün değil böyle birşey!!... Bisikletine ancak ananesinin yazlığında 15 günlüğüne binebiliyor benim oğlum :((

3/13/2006 12:57:00 ÖS  
Blogger saziye dedi ki...

Sevgili Sevinç, ben İzmit merkezdeyim. (semt olarak söylemiyeyim:) Gölcük-değirmendere tarafında oturan 1-2 arkadaşım var, arasıra gidiyorum oralara.

Sunroze, ömrümüzün sonunda -eyvah, boşamı geçti! pişmanlığı gerçekten çok korkunç birşey, Allah korusun.

Sevgili Zeynep Meltem, bahsettiğiniz kitabı bilmiyordum, şimdi nette küçük bir araştırma yapıp, az çok fikir edindim, hoş anıları canlandıran bir kitaba benziyor. Çocuk yetiştirmek her zaman kolay birşey değildi herhalde, ama bu zamanki kadar zor olan başka bir devir olduğunu sanmıyorum. Allah hepimize kolaylık versin.

Sevgili Damla, biz de özellikle yazın, akşam karanlığına kadar sokakta oynardık, annem eve zorla alırdı. Ne kaybolacağımızdan, ne de başımıza birşey geleceğinden korkmazlardı, o kadar güvenliydi ortam. Ben istemesemde çocuklarıma organ mafyasını, çocuk kaçıran kötü insanlar olduğunu anlatıp, onları uyarmak zorundayım. Başlarına birşey gelmesin diye, çocuklarımıza yabancılara karşı güvensiz davranmayı öğretmeye mecbur kalıyoruz.

3/13/2006 02:52:00 ÖS  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa